27 Nisan 2009 Pazartesi

Born to be Wild?



Selam blog.

Arada bir uğruyorum, evde tembellik yapıyorum, kusura bakma.

Havaların ısınması, seneler sonra Easy Rider'ı izlemem ve hayatta kalma teknikleriyle ilgili kitaplar okumam sonucunda pis gaza geldim; en kısa zamanda dağa çıkmam lazım.

Şu an aklımda kaptırıp üç-dört günlüğüne Saros Körfezi'ne gitmek var. Altı yıl önce Gelibolu'ya giderken, üç yıl önce Keşan'dayken ve geçen yaz Ayvalık'a giderken uzaktan gördüm; oraları gezmek hep aklımda ama bir türlü gitmek kısmet olmadı. Ağustosta uzaklara gideceğime göre hazır bahar da gelmişken bir gitmek lazım oralara.

Aklımda çadır-mat-uyku tulumu üçlüsünü yüklenip, İsviçre çakımı cebime koyup, Olcan'ı veya Ümit'i; hatta en iyisi ikisini birden gaza getirip üç-dört geceliğine Saros Körfezi'ne bakan herhangi bir yerde kamp yapmak var. Yola çıkarken Kumburgaz'a da uğrayıp olta takımını alırız, yemek de beleşe gelir diye düşünmüyor değilim :)

Saros Körfezi'ni gören bir ağaç dibinde kendi tuttuğum balıkları mangal yapıp bir ufak Yeni Rakı eşliğinde arka fonda Steppenwolf - Born to be Wild çalarken Ege üzerinde günbatımı karşısında yemek fena olmaz hani...

Kısmet...



Bu arada unutmadan:



376 GÜNDE 10.000 KM!

Kazasız belası nice 10.000'lere!!

Hiç yorum yok: