29 Mayıs 2008 Perşembe

Akıl-Baş-Motor-Vampir?

Bugün aklın bir karış havada olmasının küresel ısınmaya katkısını ilk elden deneyimleme şansına haiz oldum. Okuldaki müzik sınavından çıkıp (berbattı, sorduğunuz için teşekkürler), bürokratik bir kaç işimi halletmek için Kasımpaşa'ya yola koyuldum. Kasımpaşa'ya vardığımda birkaç ters yönden ilerleme sonucu, ki motorla ters yöne girmek otomobile göre daha kolay, hedefime vararak işlerimi halelttim. Daha sonra bürokratik zımbırtıların ikinci ayağı olan Bostancı'ya doğru yola çıktım. Bu sırada aklımda "eve gidip nüfus cüzdanını alsam mı" şeklinde bir soru vardı, 10km'lik yola üşenip "fotokopisi veya ehliyet yeter yahu" dedim, yola devam ettim (Önemli not:İç sesinizi dinleyin, az sonra anlarsınız neden). Şişhane-Taksim-Dolmabahçe istikametinden ilerleyerek Beşiktaş'a, oradan da köprü yoluna çıktım. Bu arada, motosikletle Gümüşsuyu'dan Dolmabahçe'ye inmemiş olanlara tavsiyem: İnin! İTÜ'yü geçip de Boğaz'ı görünce kaskın içine dolan tuzlu ve serin deniz havası mükemmel ötesi bir his yaratıyor. Hele bir yandan da A Perfect Circle - Imagine dinliyorsanız (John Lennon'dan iyi söylemişler şarkıyı), hakikaten hayatın güzel olduğunu fark ediyorsunuz.

Her neyse, köprüde önümdeki araçla köprünün çeyreği kadar mesafe bırakarak Boğaz manzarasını izledikten ve bir kaç yanlış yola saptıktan sonra Bostancı'ya vardım. Sıramı bekledim, ödenmem gereken kart ücretinin 35 ytl, cebimdeki paranın 33 ytl 80 kuruş olması beni biraz rahatsız etti, ancak asıl rahatsızlığı gişedeki memur "nüfus cüzdanı olmadan işlem yapamayız" dediğinde yaşadım. Gişelerin saat 4'e kadar açık olması, o anda da saatin henüz 2 olması kafamda "acaba eve gidip kafakağıdını alıp dönsem halledebilir miyim" fikrini oluşturdu. Tekrar yola koyuldum, ancak fazlasıyla sakin bir sürüş sonucu eve varmam 40 dakika sürünce geri dönmek konusundaki hevesimi kaybedip Moonlight adlı vampir dizisini izledim.

Bu arada, son günlerde vampirliğe karşı olan ilgim tekrar canlandı, acaba blogu okuyan bir vampir motorcu boş vaktinde bana birkaç damla kan ödünç verebilir mi? Söz, geri ödeyeceğim. Zaten güneşlenmeyi falan pek sevmem, yemekle de aram yoktur, içecekleri severim, kola veya bloody martini yerine sodayla karıştırılmış kan veya hakkaten "bloody" olan bir martini içmek çok da koymaz açıkçası. Oblivion oynamış olanlar bu vampir olayında zaten bana hak vereceklerdir, "Hunter's sight" geceleri işimi kolaylaştırırdı. Sürekli aynı yaşta kalmak da iyi, nasılsa hala içimde ufak bir çocuk var, dış görünüş de aynı kalsa bir şey farketmez.

Neyse, vampir şeysini geçelim. Sanırım okuyanlarla hemfikir olduğumuz bir nokta şu: Sıkıcı bir günde yapılan 100 km yol her bunalmış bünyeye iyi gelecektir, ancak küresel ısınmaya katkıda bulunmak ve akılsız başın cezasını motorun çekmesi konusunda iki kez düşünmek gerekli.

Özet: İçinden gelen sesleri dinle, ara sıra iyi şeyler söylüyorlar.

Hiç yorum yok: